Radyasyon emme özelliğiyle bilinen meşhur kaktüsleri, hayatımızın her alanında görmek mümkün. Bu dikenli bitkiyi ofislerde, evlerde ve daha birçok yerde dekor olarak kullanıyoruz. Peki kaktüslerin neden hiç dikeni olduğunu düşündünüz mü?
Elimize battığında dikeni her ne kadar canımızı yaksa da aslında dikenlerinin sebebi oldukça masum.
Hatta duyunca belki biraz da şaşırabilirsiniz. Hazırsanız, açıklıyoruz!
Kaktüs ailesinin karakteristik özelliğini taşıyan “dikenleri”, aslında birer yaprak!
“Bu nasıl yaprak?” dediğinizi duyar gibiyiz. Evet, bildiğimiz yaprak formundan çok ayrı bir hâli olsa da aslında bu dikenler, modifiye edilmiş bir yaprak vazifesi görüyor. Bizim bildiğimiz diğer ağaç türleri gibi yapraklara sahip olmayan kaktüsler, bu dikenleri sayesinde kurak bölgelerde hayatta kalmayı başarıyor.
Şu anda yapraklara sahip olmasalar bile kaktüsler, geçmişte biraz daha geniş yapraklara benzeyen yapılara sahip olmuşlardı. Zaman içinde bu yapraklar, bitkilerin sıcak ve kurak ortamlarda hayatta kalmalarına yardımcı oldukları için dikenlere dönüştü.
Dikenler, aslında otçul canlıları caydırmak için geliştirdikleri bir savunma mekanizması.
Tabii bunun yanında gövdeleri için de bir gölge yaratan dikenler, kaktüsleri hem sıcaktan hem de otçul canlılardan korumaya yardımcı oluyor.
Ayrıca çöl ortamında yetişen kaktüslerin dikenleri, gövdelerindeki suyu korumalarına da yardımcı oluyor. Yapraklı bitkiler, yapraklarından çok fazla nem kaybederken kaktüsler, her bir damlasını muhafaza edebiliyorlar.
Zamanla kaktüs yaprakları, su taşımayı bırakana kadar daha küçük ve sert şekilde adapte oldular.
Tabii bu dikenler, yalnızca suyu tutmalarına değil, su toplamalarına da yardımcı oluyor. En ufak bir nemi bile hapsedebilme özelliğine sahip dikenler, nemin yoğunlaşabileceği bir alanı da onlara sağlıyorlar.
İşte tüm bu sebepler, kaktüslerin “neden” dikenlere sahip olduğunu çok güzel özetliyor. Ne de olsa bazı güzellikler, bazı zorlukları da beraberinde getirirmiş…
Kaynaklar: Vermont Public, Birds & Blooms, Plantsnap