Çok eski çağlarda yaşadığını bildiğimiz, büyüklükleri ve hakkındaki efsanelerle hepimizin ilgisini çeken dinozorları da avlayan hayvanlar olduğunu biliyor muydunuz? İçlerinde, sandığınız gibi devasa boyutlarda olmadığını görünce şaşıracağınız hayvanların da bulunduğu 9 canlı türünü mercek altına aldık.
Fen Bilgisi dersinde öğrendiğimiz ”besin zinciri” konusunu hepimiz hatırlıyoruzdur. Hatta birçoğumuzun gözünde; otla beslenen bir çekirge, çekirgeyi yiyen bir fare, yılan ve atmacayla devam eden bir döngü canlanmıştır.
Bu besin zinciri sayesinde doğanın dengesinin korunduğunu biliyoruz. Peki ya çok eski çağlarda yaşayan, yaklaşık 30 ton ağırlığında devasa canlıları yani dinozorları yiyerek hayatta kalan hayvanları incelemeye ne dersiniz?
The Devil’s Sparrow: Quetzalcoatlus.
Kanat açıklığının 11 metreye çıkabildiği, yaklaşık 250 kilogram ağırlığındaki Quetzalcoatlus’un boyunun en az 3 metre olduğu tahmin ediliyor. Kuzey Amerika’da yaşadıkları düşünülen Quetzalcoatlus, hakkında çok şey bildiğimiz Alamosaurus cins dinozorlarla besleniyorlar. Bunu nerden biliyoruz?
Bu uçan sürüngenlerin fosilleri inceleyen paleontologlar, Alamosaurus kemik kalıntılarına rastlamıştı. Elbette Quelzalcoatlus, en büyüklerinin 26 metre ve yaklaşık 40 ton olduğu düşünülen bu dinozor türünün yetişkinlerine yaklaşmadan yavrularını hedeflerler ve onlarla beslenirlerdi.
Devasa dinozorları taktikleriyle avlayan timsah: Deinosuchus
Quetzalcoatlus gibi Kuzey Amerika’da yaşadığı bilinen ve öğünlerini dinozorlardan karşılayan Deinosuchus, 7-10 metre uzunluğuna sahip ve yaklaşık 8 ton ağırlığında bir timsahtı. Ördek gagasına benzeyen gagalara sahip dinozorların fosillerinde diş izleriyle karşılaşılan Deinosuchus, kendinden çok daha büyük ve ağır dinozorları bile avlayabiliyordu. Peki ama nasıl?
Son derece güçlü dinozorlar olduğunu bildiğimiz yetişkin Albertosaurus ve Appalachiosaurus’u yani avını sinsice suya çekerek doğadaki gücünü kanıtlardı. Deionosuchus’un hedef olarak gördüğü dinozorları suya çekmenin bir yolunu bulup onları boğarak öldürdükleri tahmin ediliyor.
Adeta bir canavar gibi görülen dev timsah: Sarcosuchus
Erken Kretase Dönemi’nde yaşayan Sarcosuchus, 12 metre uzunluğuna kadar çıkabilen ve yaklaşık 8 ton ağırlığında bir timsah türüdür. Edinburg Üniversitesinde çalışmalarına devam eden paleontolog Dr. Mark Young, Sarcosuchus’un, Deinosuchus ile boyut konusunda kapışabileceğini, dar ve uzun ağız yapısıyla günümüzdeki timsahların avlanma şekillerinden farklı tekniklerle avlandıklarını belirtti.
Beslenme konusunda pek de seçici olmayan devasa boyutlardaki tehlikeli timsahların, öğünlerinin bir kısmını yaşadıkları bölgedeki dinozorlardan karşıladığı düşünülüyor. Ayrıca Sarcosuchus’un şimdiki Afrika ve Güney Amerika bölgelerinde yaşamını sürdürdüğüne dair bulgular mevcut.
Dinozorla beslenen köpekbalığı: Cretoxyrhina
Geç Kretase döneminde yaşayan, uzunluğu 8 metreye kadar çıkabilen ve yaklaşık 5 ton ağırlığındaki Cretoxyrhina, daha çok Ginsu köpekbalığı olarak bilinir. 2005 yılında keşfedilmiş ördek gagalı bir dinozorun kemik kalıntılarında bir köpek balığının diş izlerine rastlanmıştı.
Var olan en büyük köpekbalıklarının bunu yapmış olabileceği düşünülse de durum pek de tahmin edildiği gibi değildi. Dinozordaki diş izleri bu köpekbalığıyla eşleşmemişti. Yapılan daha detaylı araştırmalar sonucunda bu izlerin başrolümüz olan Cretoxyrhina’ya ait olduğu ortaya çıktı.
Jurassic World izleyenlerin hemen hatırlayacağı su sürüngeni: Mosazor
Bundan 82-66 milyon yıl öncesinde yani Geç Kretase döneminde yaşamış ve nesli tükenmiş su sürüngeni Mosazor, elbette Jurassic World’de göründüğünden yaklaşık 10 kat daha küçük boyutlarda.
Sel, fırtına, göç gibi olağanüstü durumlarda suya düşen dinozorları avlayan bu sürüngen, genellikle suyun yüzeyine yakın yerlerde dolaşırdı. Bu davranışın sebebi ise Mosazor’un, kendilerinden çok daha büyük deniz canlıları olan Tylosaurus ve Prognathodon ile aralarında yaşanan çekişmeden sıyrılmaktı.
Ağırlığı yalnızca 5 kilogram olan yırtıcı memeli: Didelphodon
Sıradaki canlı türü, hiç de sandığınız gibi devasa bir boyuta ve ağırlığa sahip değil. Didelphodon’un kafatasının maksimum uzunluğu 12,21 santimetre. Evet, yanlış duymadınız, bir kalemden bile daha kısa!
Büyüklüğün son derece önemli olduğu tarih öncesi dönemde, Didelphodon’un boyutu son derece küçükken onu dinozorları avlayabilecek duruma getiren nedir sizce? Karınlarını dinozorlarla doyuran bu yırtıcı memelilerin kafatası incelediğinde ve analizleri yapıldığında şaşırtıcı derecede yüksek bir ısırma kuvveti olduğu keşfedildi.
Kediden yalnızca biraz daha büyük olan memeli: Repenomamus
Geç Kretase Dönemi’nden biraz daha eskilere gidelim. Mesela günümüzden yaklaşık 123 milyon öncesine. Ortalama bir porsuk büyüklüğünde olan Repenomamus, mükemmel avlanma yeteneği sayesinde, av olmaktan kurtulup av değil avcı konumuna gelmişti.
Çin’de fosilleri bulunan yavru bir dinozorun üzerinde Repenomamus’a ait kalıntılara rastlandı. Elbette bu net bir sonuca ulaşmak için yeterli bir bulgu değil. Belki de dinozor öldükten sonra bu tehlikeli memeliye denk gelmişti. Ancak avlanma konusunda son derece yetenekli olan Repenomamus’un dinozor yiyerek hayatta kaldıkları öngörülüyor.
Dinozor yumurtalarının azılı düşmanı: Sanajeh
Aslına bakarsanız çok ihtişamlı bir büyüklüğe sahip olmayan Sanajeh’in uzunluğu yalnızca 3 metreydi. Peki ya bu zararsız görünen yılan, oldukça ağır ve büyük olan dinozorları nasıl avlıyordu? Cevap çok da karmaşık değil, elbette dinozorlar henüz büyüyemeden!
Dinozorların yumurtalarını bıraktığı alanları keşfettikten sonra yumurtaları mideye indirdikleri ya da yumurtaların kuluçka dönemleri bitene kadar pusu kurarak bekledikleri biliniyor. Paleontologların bulduğu bir dinozor yumurtası fosilinin çevresine dolanmış bir Sanajeh de bu tahminleri doğrular nitelikte.
Kaleyi içten fetheden solucan: Tenya
Tehlike her zaman dışardan gelmediği gibi dinozorları içerden yiyip bitiren canlılar da vardı. İşte bunlardan biri olan Tenya, günümüzde hala varlığını sürdüren ender canlı türlerinden biri.
Etçil dinozorların fosilleşmiş bağırsakları incelendiğinde, trematod ve nematod dışında bir de tenyaların varlığına rastlanmıştı. Besinlerini dinozorlardan karşıladıklarını bildiğimiz tenyaların, bağırsaklarına yerleştiği dinozorların ölmesine neden olup olmadığı ise hala net değil.